Demokrasi ile zenginlik arasında yakın bir ilişki vardır. Bir ülkede demokrasi ne kadar güçlü isesanayiveticaretindeokadargenişolduğugelişmişülke(ABD,Almanya,İngiltere,İsveç,Kanada, Hollanda..vb.) örneklerinde görülmektedir. Bu ülkelerde demokrasi gelişmesiyle zenginlik de gelişmiştir. Bu ülkelerde demokrasi temelinde yatırım yapılarak zenginlik üretilmiştir. Önce demokrasi arkasından zenginlik gelmiştir. Demokrasi olmadan zenginleşen ülkeler adalet dağıtamadıkları için otokratik yönetime yönelmek zorunda kalmışlardır. Otokratik rejimlerde fakirlerin; ekonomi yönetimini desteklemek, siyasetin ekonomi ile ilgisi olmayan kavramları siyasetle ilgisi varmış gibi algılamaları en büyük yanılgıları olmuştur. Bu yanılgılar günümüzde en ağır biçimde devam ettiği için halk demokrasiden yana tavır geliştirememektedir.
Günümüzde yaşanan demokrasi hareketleri, demokrasi zenginlik ilişkisini önemli hale getirmiştir. Parasal genişleme yoluyla yaşanacak toplumsal dönüşümün bu dönüşümü yaşayan toplumlara demokrasiyi getireceğine inanmıyorum.İnanmamamın nedeni, geçtiğimiz süreçte egemen olan anlayış,yönetim sistemlerinin niteliği ile ekonomik gelişme arasındaki bağlantıyı net olarak ortaya koyamamaktadır. Bu nedenle demokrasi ile ekonomi arasında bir uyumun olmadığı görülmektedir.
Demokrasi ile büyüme birbirini tamamlayan iki kavramdır. Bu iki kavram arasındaki bağlılık oldukça kuvvetlidir; çünkü zengin ülkeler ekonomik değerlerin yanı sıra demokratik değerleri de güçlü olan ülkelerdir. Bu ülkelerin gelişmişliği ve ekonomik büyümeleri halkın katılımıyla onaylanmıştır. Bunun en belirgin kanıtı, gelişmiş ülkelerin fert başına düşen milli geliri 20.000 doların üstünde iken gelişmekte olan ülkelerin büyük çoğunluğunun fert başına düşen milli gelirleri ise bu düzeyin altındadır.
Bir toplumda siyasal ve ekonomik istikrarın varlığı, yatırımların geleceğini görebilmelerine, uzun vadeli ve kalıcı girişimci yeteneklerini geliştirebilmelerine bağlıdır. Bu nedenle siyasi istikrarın süreklilik kazanabilmesi için ekonomik büyümede halkın zenginleşmesi şarttır. Demokrasinin ön koşulu halkın zenginleşmesidir. Yoksulluğu azaltmayan, sağlığı ve eğitimi iyileştirmeyen bir ekonomi demokrasi üretemez ve sürdürülebilir olamaz. O halde, ekonomik büyüme için siyasi istikrarın zorunlu olduğu ve siyasi istikrarın da sağlanabileceği yönetim sisteminin demokrasi olduğunu savunmamız gerekmektedir.
Otokratik rejimlerin hakim olduğu ülkelerde ekonomik büyüme, belirli çevreler refah getirir ve o çevreleri rahatlatır. Bu durum belli bir sürede ekonomik istikrarı sağlayabilir; ancak ekonomik durumun bozulması durumunda, otokratik rejimlerin demokratik rejimlere göre daha istikrarsız yaşadıkları olaylar da görülmektedir. Bu ülkelerde, ülkeyi yönetenler toplumsal güveni kaybetmişlerdir. Bu nedenle otokratik rejimlerin ekonominin iyi olduğu süreçlerde rahat iken, ekonomik istikrarsızlığın olduğu süreçlerde meşrutiyetlerini hızlı bir biçimde kaybettiklerinden yönetimlerini devam ettirmeleri imkansız hale gelmektedir. Doğu Asya ülkelerinin(Rusya,Tayvan,Moğolistan,Güney Kore..) 1980’li yıllardaki gelişmeci otoriter rejimleri bu konuda örnek verebileceğimiz gelişmelerdir.
Ekonomik gelişmenin bir ülke için ifade ettiği şey, demokrasinin temelinde gelişmeci bir devletin varlığıdır. Gelişmekte olan ülkelerin gelişmeci bir demokrasiye ihtiyaçları vardır. Bu ülkelerde yaşayan insanların birincil öncelik olarak, demokratik gelişmeci rejime inanmaları gerekmektedir. Böyle bir rejime inanan toplumun oluşması tüm tartışmaların meşru olmasını gerektirir. Meşruluk, bir devletin demokratik özelliklere sahip olmasını içerir. Gelişmeci bir devletin oluşumu, ekonomik politikaları etkin olarak yönetme kapasitesine sahip bürokratik işleyişin niteliğini içerir. Bürokratik ve devlet kurumlarının, ekonomik gelişme sürecinde özel sektöre bilgi ve teknoloji bağlamında yol gösterici ve teşvik edici ilişkilere sahip olmasını gerektirir. Bu yönde gelişmeci bir toplum mühendisliğine dayalı nitelikli insanların yetişmesini zorunlu kılar. Bu gelişme demokrasi rejimine dayalı hukukun üstünlüğü konusunda inanca sahip girişimcilerin önünü açar ve ekonomik büyüme doğrultusunda kaynakların verimli kullanılmasını sağlar. Demokrasi, insan haklarının korunması, ifade ve örgütlenme özgürlüğü ve erkler ayrımının varlığı gibi demokratik değerlerle ekonomik zenginliğin çerçevesini oluşturur. Demokrasi, ekonomik kuralların işleyişini kolaylaştırır, verimlilik temelinde işletmeciliği ön plana çıkarır ve istikrarlı yatırım ortamını sağlayarak ülkeyi zenginleştirir.
Yard.Doç.Dr.Fevzi Er
fevzier@duzceakademiksmmm.com