İstihdam yaratan ekonominin büyümesi ve kayıt dışılığının önlenmesi, muhasebenin teknik ve hukuksal yönü ile uygulanacak muhasebe sisteminin oluşturulması ve denetimin alt yapısına bağlıdır. Bir ülkede faaliyet gösteren işletmelerin kurallara uygun muhasebe kayıtları ve denetimi yoksa o ülkenin ekonomik gelişmesi ve büyümesi güvenilir verilere dayandığını söylemek olanaksızdır. Çünkü muhasebe sistemi, işletmelerin ekonomik faaliyetlerinin sayısal kayıtlarını Genel Kabul Görmüş Muhasebe İlkeleri ( GKGMİ ) çerçevesinde düzenlemekte ve ülkenin kayıt dışı ekonominsin kontrol altına alınmasını kolaylaştırmaktadır. Bu yönde muhasebenin amacına ulaşıp ulaşmadığını ortaya koyan sistem ise denetimdir.
Denetim, ekonomik faaliyetlerin doğru bir biçimde muhasebe kurallarına göre kayıtlara işlenip işlenmediğini tarafsız olarak araştırıp sonuçlandıran bir çalışmadır. Küçük ölçekli işletmelerin faaliyetlerinin çeşitliliği az olması nedeniyle denetim kolaydır. Ancak, işletmelerin kurumsallaşmaları yönünde büyümeleri ve faaliyetlerinin yoğunlaşmasıyla denetimleri zorlaşmaktadır. Faaliyetleri yoğunlaşan işletmelerin denetim açısından mali işlemlerin doğru kayıt yapılması da önemli hale gelmektedir. Bu yönde 3568 sayılı Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavirlik ( SMMM) ve Yeminli Mali Müşavirlik ( YMM ) kanunu muhasebe denetimini bir meslek olarak kabul etmiş ve bu görevi yapan kişilerin niteliklerini belirtmiştir. Ülkemiz bu yönde 3568 sayılı kanununla denetim açısından AB uyumunda önemli bir gelişme sağlayarak denetçilerin niteliklerinde başarılı adımlar atmıştır.
Geçmiş yıllarda işletmeler bağımsız denetimi maliyet arttıran bir faaliyet olarak görmüşler ve şirketin denetiminde veya yönetiminde birçok işletme bağımsız denetime uzak kalmıştır. Muhasebe ve denetim açısından son yıllarda ülkemizde büyük değişim yaşandı ve Yeni Türk Ticaret Kanunu ( YTTK ) 1 Temmuz 2013 yılında uygulamaya girdi. Bu yönde 6102 sayılı Yeni Türk Ticaret Kanunu Muhasebe sisteminde önemli yenilikler getirdi. Bu güne kadar Maliye Bakanlığı’nın vergi tabanlı kurallarıyla işleyen muhasebe sistemi 01.01.2013 yılından itibaren muhasebe tabanlı bir sisteme geçmiştir. Bu sisteme geçişten sonra şirketlerin defter kayıtlarını uluslararası Finansal Raporlama Standartlarına ( UFRS ) uygun Türkiye Muhasebe Standartlarına ( TMS) göre düzenlenmesi gerekiyordu. Bu tarihten sonra işletmeler için muhasebe işlemleri, analizler ve raporlama işlemlerinde yeni bir süreç başlamıştı.
Ancak, iş adamlarının yoğun tepkileri sonucunda Yeni Türk Ticaret Kanunu’nda yer alan bazı düzenlemeler ile değişiklikler yapıldı. İş adamlarının çekinceleri olduğu şirkete borç alma, hapis cezaları, yönetim kurulu üyelik koşulları, bağımsız denetim ve denetçi yetkileri ve Türkiye Muhasebe Standartlarına göre defter tutma gibi düzenlemeler 6335 sayılı kanun ile önemli ölçüde değişiklikler yapıldı veya kaldırıldı. Bu değişiklikler ile Bakanlar Kurulu Kararıyla bağımsız denetim kapsamına alınan ve her yıl belirlenen koşullara uyan şirketler, sermaye piyasasına tabi şirketler, bankalar, emeklilik ve sigorta şirketleri TMS’ye göre defter tutacaklardır. Bunların dışında kalanlarla küçük ve orta ölçekli sermaye şirketlerin (KOBİ ) TMS’ye göre defter tutma zorunluluğu kaldırıldı. Dolayısıyla bu düzenleme ile TMS’ye göre defter tutma zorunluluğu kaldırılmış Vergi Usul Kanunu’na ( VUK ) göre defter tutulacağı belirtilmiştir. Muhasebe sistemi ve bağımsız denetim esaslarına ilişkin değişiklikler 01.01.2013 tarihinde yürürlüğe girmesine karşın gelinen noktada muhasebe kayıtlarının muhasebe standartlarına göre tutulması ve tüm sermaye şirketlerinin bağımsız denetime tabi olması ile başlayan süreç amacından sapmıştır. Ancak işletmelerde meydana gelen değişim ve gelişmeler muhasebenin anlam ve önemini arttırdığını görmek gerekiyor. Çünkü muhasebenin fonksiyonu işletme yönetiminde ön plana çıkmış ve işletmelerin kurumsal yönetim ilkelerinin gereğini yerine getirmesi TMS /UFRS kriterlerine uygun kurumsal yönetime yardımcı olan standartları benimsemesi ve uygulaması önemli hale gelmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, uluslararası rekabet koşullarında işletme sahipleri ve yöneticileri, muhasebeye vergi açısından bakmamaları işletmelerinin büyümesi ve daha çok yatırım yapabilmeleri için doğru, dürüst ve şeffaf bilgiye zamanında ulaşmanın önemli olduğu ve uluslararası standartlara uygun bağımsız denetimin işletmenin yararına olduğuna inanmaları gerekiyor. Çünkü ulusal ve uluslararası kredi kuruluşları Uluslarası Muhasebe Standartları (UMS) ve Uluslararası Finansal Raporlama Standartları(UFRS) esaslarına göre hazırlanmış güvenilir ve şeffaf mali tablolara ve bunlara ilişkin Uluslararası Denetim Standartları (UDS) esasına uygun olarak hazırlanan bağımsız denetim raporlarına göre kredi vermektedir. Bu yönde muhasebenin firmanın gerçek bilgilerini yansıtabilmesi için işletmenin kurumsallaşmış bir yapıyla yönetilmesine ihtiyaç vardır. Bu yönde muhasebe kayıtlarına uygun hazırlanacak bilanço ve gelir tablosu, kurumsallaşma sürecini hızlandırarak işletmenin yapacağı yatırımlar ve finansman konularında doğru kararlar vermeye yarayacaktır.
Yrd.Doç.Dr.Fevzi Er
fevzier@duzceakademiksmmm.com