Pratik Bilgiler

» Amortisman Sınırı
» Vergiden Müstesna Yemek Bedeli
» Emlak Vergisi Oranları
» Fatura Düzenleme Sınırı
» Değer Artış Kazançları İstisna Tutarları
» Kıdem Tazminatı Tavanı
» Usulsüzlük Cezalarına Ait Cetvel
» Yıllık Ücretli İzinler

Muhasebe Standartları

» Ülke içinde kullanılan muhasebe standartlarını uluslararası standartlarla bütünleştirebilmek için 1995 yılından bu yana 43 uluslararası muhasebe standardı Türkiye’ye ...

T.C. Resmi Gazete

MAKALELER

YATIRIMLARI ÖZENDİRECEK POLİTİKALAR


 

      Ülkemizin dış finansman ihtiyacının risk taşıması, iç ve dış borçların sürekli artması, büyümenin hedeflerin altında gerçekleşmesi, kurumsal sağlamlıkta 64’üncü sıradan 75’inci sıraya ve küresel rekabette 45’inci sıradan 51’inci sıraya gerilememiz, özel sektör yatırımlarının milli gelir içindeki payı %22’den %18’e düşmesi, işsiz sayısının 6 milyona çıkması, bireylerin %68’i borçlu hale gelmesi, maddi yoksunluğun % 30 seviyesinde olması, zengin ve fakir arasındaki farkın %8 kat olması 2013 yılına kadar %6 olan büyüme ortalamasının %3,7’ye gerilemesi, üretim yerine tüketim ekonomisinin artması ve borçlandırılan bireylerin riski sürekli yapılandırma ile ötelemesi gibi göstergeler son yıllarda uygulanan finansal teşviklerin özel sektörde yeni yatırımları milli gelire katkısı olacak seviyede arttırmadığını göstermektedir.

 

    Finansal teşviklerin amacı sanayi sektöründe yatırım ve işletme maliyetlerini azaltarak sanayicinin yeni yatırımlar yapmasını sağlamaktır. Pazarlama,  dağıtım, satış miktarı ve satış fiyatı ile ilgili konular ticari faaliyetler olup devletin finansal teşviklerini kapsamaz. Sanayicilerin yaptığı yatırımdan tasarruf etmesi ve yatırımlar yapması ürettiği ürünün yatırımlarından elde ettiği gelire bağlıdır. Bu kadar teşviklere karşın yeni yatırım yapılamıyorsa, sanayicinin ürettiğinden yatırıma dönüştürecek pay alamıyor demektir. Ayrıca teşvikler halktan alınan vergilerle karşılandığı için vergilerin israfına neden olmakta ve devletin kaynakları adaletli bir biçimde dağıtılmasını engellemektedir. Diğer yandan kaynakların dağılımındaki adaletsizlik çalışır durumdaki işletmelerde haksız rekabet yaratmakta ve atıl fabrikaların artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle özel sektör sahipleri üretimden koparak binasını satıp parasını faize vermekte veya başka yerlerde değerlendirmektedir.

 

    Türkiye’nin üretim ekonomisinden kopup rant ekonomisine dönüşmesiyle tüketim harcamalarını yatırım harcamalarından daha fazla artırmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu (TİK), 2016 yılının ilk 6 ayında, Gayri Safi Yurtiçi (GSYH) 2015 yılının aynı dönemine göre %4,6 arttığını açıklamıştır.  Bu artış kamu harcamalarından kaynaklandığı için tüketim harcamalarını arttırmış, fakat üretim kaynaklı artış olmadığından milli geliri arttırmamıştır. Çünkü kamu harcamalarından kaynaklanan büyüme halkın refahını arttıramıyor. Halkın refahını arttıran büyüme üretimden kaynaklanan büyümedir. Bu yönde Gayri Safi Yurtiçi Hasılanın artış oranı kadar üretimin artması gerekir. Çünkü ‘’GSYH’’ belli bir sürede ülke içinde yaratılan katma değerlerin toplamı olduğundan cari açık vererek borçlanmak suretiyle yapılan harcamalarla ekonomi büyür, ancak milli gelir artmaz ve halkın refahı da artmaz.

 

    Ülkemizde inşaat rantına dayalı ve paranın ekonomiye hakim olduğu sisteme yönelik yatırımlar yapıldığı için üretim temelli yatırım ortamı oluşmamıştır. Sanayinin ekonomiye hakim olacağı alanlara yatırımlarla ülkenin yatırım ortamı zenginleşir ve milli geliri artar. Milli gelir artınca ülkenin refahı da artar. Bu yönde yapılacak finansal teşvikler ekonomik büyümeyi sağlayarak istikrar ve istihdam yaratmada etkili olur.

 

    Ancak ülkemizde yıllarca uygulanan finansal teşvikler, yatırımların ekonomikliği, büyüme hedefine uygunluğu dikkate almadan genel kriterlere göre verilmesinden dolayı beklenen etkiyi yaratamadığından istihdam yaratan yatırım ortamı gelişememiştir. Yatırım odaklı büyüme rakamları analiz edildiğinde ekonomik göstergelerle finansal göstergeler farklı şeylere işaret ediyor. Bu yönde tüketim harcamalarını arttırarak finansal araçlarla ekonomik büyümeyi hedeflersiniz büyümenin yavaş olması halinde risklerin artması kaçınılmaz hale gelebilir.

 

    Sanayileşmeyi hedef alarak rekabet gücünü yaratacak girişimciyi bürokrasiye boğmadan doğrudan veya dolaylı orta ve uzun vadeli parasal teşviklere yönelik programların uygulamaya konulması için gerekli düzenlemelerin yapılması zorunlu hale gelmiştir. Finansal teşvik programları sanayinin verimlilik ilkelerine uygun hale getirecek düzenlemeler ve yatırımcıya güven verecek hukuksal reformlar yapılmadığı takdirde yatırım iklimi olmaz. Yatırım iklimi olmayınca da üretim ve istihdamı yaratacak özel sektör yatırımcıları yatırım yapmaz. Sanayiciyi yatırıma özendirecek ve onların ihracatta rekabet gücünü arttıracak ölçek ve proje bazında yeni finansal teşvik programları hazırlayarak sağlıklı büyümeye yönelik iç talebi canlandıran bütçe politikaları ile uyumlu yatırımları teşvik eden yapısal reformları ivedilikle uygulamaya koymak gerekiyor.

 

 

  Yard.Doç.Dr.Fevzi Er

 

 fevzier@duzceakademiksmmm.com